Kayıtlar

Düşünceler etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Düşüncelerim (ayrıca geleceğe not :))

Selamlar herkese, az önce Almanya'daki insanlarla alakalı bir video seyrettim. Zaten birkaç gündür zamanımın çoğunu dizi izlemeye harcıyorum ve izlediğim dizi yabancı dizi. Her neyse Almanya hakkındaki bu videoyu izlerken genç birisini gördüm. Hafif Alman aksanıyla konuşuyordu, o sırada içimden ne şanslı Almanya'da doğmuş orada iyi bir hayata sahiptir diye geçirdim. Ancak tam o sırada kendi hayatımı sorguladım. Benim hayatım cidden o kadar kötü müydü? Ya da o kişinin hayatı düşündüğüm kadar iyi miydi? Aslına bakarsanız şuna inanıyorum: O kişi de eminim ki bazı şeyler görüp "Ne şanslı insan." diyordur. O kişi de eminim kendi hayatında problem yaşıyordur.   100 liralık bir ürünü 80 liraya indirirsem %20'lik bir indirim yapmış olurum. 100.000 liralık bir ürünü 80.000 liraya inidirisem de %20'lik bir indirim yapmış olurum. İşte aslında tüm olay buradaki gibi. Hayat şartlarımız, yaşadığımız hayatın kalitesi vs. değişebilir ancak olayları genele vurduğumuzda şunu gö

Yaşanan zorlukları aşmanın zorlukları

Resim
Esenlikler diliyorum bu yazıyı okuyan herkese. Direkt konuya girmek istiyorum: Yaşadığım zorluğu aşmanın zorlukları... Şu sıralar yaşadığım zorluk: Yalnızlık. Peki bunu nasıl aşar bir insan? Yeni insanlar tanıyarak. Peki yeni insanları tanımanın zorluğu nedir? Muhtemelen akla gelen ilk cevap sosyal anksiyete vesairedir. Ancak bu değil. Öyle bir zorluk ki bunu aşmak... Tanışmak isteyeceğiniz insanın olmaması. Düşünün ki yalnızsınız ve sosyalleşmeye ihtiyaç duyuyorsunuz. Ancak size uygun olacak insanlar çok ama çok az sayıda.   Bu konuya ufaktan değinmemin sebebi bugün kulak misafiri olduğum bir konuşmadır. Bu insanlarla mı sosyalleşeceğim? Bu insanlarla bırak sosyalleşmeyi aynı ortamda bulunmaya dahi tahammül edemedim. Bu yüzdendir ki şu anda başka bir yerde oturuyorum. Cidden çok "tiksinç" insanlar var. Yani herkes yapmak istediği şeyde (hak ihlali yoksa) özgür. İsteyen istediğini yapsın da, ama benim için bazı insanlar "tiksinç". Ve maalesef bu insanlar hiç de azım

İdeal sistem düşüncemdeki gelişmeler... (Son zamanlardaki en önemli yazım) -Belki de Akıl ve Mantık Partisinin Parti Programı?-

   Esenlikler dilerim herkese, bu yazıyı kendime not olarak yazıyorum. Aslında bütün yazılarım öyle ama neyse... Uzatmadan konuya giriş yapıyorum. Demokrasi olamaz, çünkü yeterli donanıma sahip olmayan insanlar çoğunlukta olduğundan en verimli aday değil en manipülatif aday seçiliyor. Monarşi zaten olamaz, güç zehirlenmesi olsun, bir yandan koltuğu sağlama almak olsun, etrafındaki tehditleri yok etmeye çalışmak olsun monarşi riskli. Baştaki enerjisinin yarısını kendi konumunu korumaya harcar yeterince verimli olmaz. Ha bir de babadan oğula monarşisi ise zaten direkt bitik bir sistem. Aristokrasi keza aynı şekilde sıkıntılı; fikir ayrılıkları yüzünden çok çatışma çıkar, gizli gizli kuyu kazmalar; kendi görüşlerini destekleyenleri yükseltip farklı görüşleri susturma çabaları vs. olsun yine sıkıntı sistem...    Her neyse tek tek tüm sistemlerin kötü taraflarını saymama gerek yok, tamamen ideal diyebileceğimiz bir sistem henüz yok; hep bir noktada patlak verebiliyor. Şimdi dostlar az önce

:D

  Yazmaya ara vermiştim. Aslında isteyerek olan bir şey değildi bu. Sadece "ilham" gelmiyordu. Açıkçası bir nevi Descartes başlangıcı yapıyorum diyebiliriz. Bir şeyler hakkında konuşabilmek için önce en basit temelleri oturtmam gerektiğini düşünüyorum. Ancak ben daha kendimi tanımıyorum ki. Ne istiyorum, nelerden hoşlanıyorum, neyi hedefliyorum, ne bekliyorum..? Bir beyin fırtınasındayken (geçmişte yaşadığım hüzünlü anlarımı düşündüm) aklımdan şunları geçiriyordum: Birkaç sene önceki Can ile yan yana olsak şimdi, yaşadığı üzüntülere karşı nasıl davranırdım? İnanın cevabı bulamadım. Aslında buldum, ilk başta refleksif bir düşünce olduğunu düşündüğüm sarılmak geldi aklıma, ama daha sonra üzgün olan Can'ın tarafından bakınca olaya böyle davranılmasını istemeyeceğimi düşündüm. En azından kendi kendime bunun yapılmasını istemezdim. Gerçekten ne isteyip istemediğimi bilmemek büyük bir problem. Ama bunun da üstesinden gelmeyi ümit ediyorum.  "Hiçbir deli "acaba deliriy

Inferui (Mutsuzluktan zevk almak)

  Inferui benim uydurduğum bir kelime, Latince "mutsuzluk" ve "zevk almak" kelimelerinin birleşimi sonucunda ortaya çıktı. Bugün bu konu üzerine yazacağım dostlar, ben bu kavramı kendi kendime keşfettim. En azından ben böyle bir durumun içerisindeyim. Bildiğiniz üzere mazoşizm acıdan zevk almaktır, ben ise mutsuzluktan zevk alıyorum. Mutsuzluktan nasıl bir zevk aldığımı sorabilirsiniz, şöyle cevaplamaya başlayayım hemen: öyle bir mutsuzluk içinde olayım ki; yalnız olayım, hava kapalı olsun, yağışlı bir hava da olabilir, slow ve hoş şarkılar eşliğinde sakince yürüyeyim, kalabalık olmasın, sadece mutsuzluğum ve yalnızlığımla baş başa kalayım. Belki sizler de bazen bu tarz bir durumda bulunmaktan hoşlanıyor olabilirsiniz, ancak benim için en güzel şekli bu. Yani şunu demiyorum, illaki bu şartların olmasına gerek yok. Sadece güzel bir şarkının olması ve güneşin olmaması benim için yeterli bir durum.  Mutsuzluktan zevk almaktan kastım istenilen mutsuzluktan zevk almak. Y