Yaşanan zorlukları aşmanın zorlukları

Esenlikler diliyorum bu yazıyı okuyan herkese. Direkt konuya girmek istiyorum: Yaşadığım zorluğu aşmanın zorlukları... Şu sıralar yaşadığım zorluk: Yalnızlık. Peki bunu nasıl aşar bir insan? Yeni insanlar tanıyarak. Peki yeni insanları tanımanın zorluğu nedir? Muhtemelen akla gelen ilk cevap sosyal anksiyete vesairedir. Ancak bu değil. Öyle bir zorluk ki bunu aşmak... Tanışmak isteyeceğiniz insanın olmaması. Düşünün ki yalnızsınız ve sosyalleşmeye ihtiyaç duyuyorsunuz. Ancak size uygun olacak insanlar çok ama çok az sayıda.
  Bu konuya ufaktan değinmemin sebebi bugün kulak misafiri olduğum bir konuşmadır. Bu insanlarla mı sosyalleşeceğim? Bu insanlarla bırak sosyalleşmeyi aynı ortamda bulunmaya dahi tahammül edemedim. Bu yüzdendir ki şu anda başka bir yerde oturuyorum. Cidden çok "tiksinç" insanlar var. Yani herkes yapmak istediği şeyde (hak ihlali yoksa) özgür. İsteyen istediğini yapsın da, ama benim için bazı insanlar "tiksinç". Ve maalesef bu insanlar hiç de azımsanmayacak bir nüfusa sahip. Bu insanları nasıl nitelendireceğime dair bir şeyler düşündüm ancak pek çok şey aklıma geldiğinden özet bir şeyler söylemek istedim. Ve maalesef bu özet şeyi bulamadım. Ama zorlarsam belki şunu diyebilirim: Kendilerini gerçekleştiremeyip sınırlarını bilmeyenler.

  Kendilerini gerçekleştirememişler, kalıplarla yaşayan ve bu sebeple kendilerini bir gruba dahil etmek için o gruba dair akla gelen bütün klişeleri yapanlar. Kendim üzerinden örnek vereyim: Ben Rock and Roll, metal vs. seven birisiyim ve dış görünüş açısından az çok "Rakçı" denilen tiplerdenim. Bazısına göre ben "Rakçı" olabilmek için her gün bira içip, bir sürü dövme yaptırmam vs. lazım. Ancak ben bunu reddediyorum ve "kendi sınırlarımı" çiziyorum. Kendimi belki "Rakçı" olarak nitelendiriyorum (hiç bunu düşünmedim) ama "Rakçı" denildiğinde akılda canlanan figüre ait her özelliği kendim için uygulamıyorum. Sadece istediğim şeyleri uyguluyorum yani sınırımı biliyorum.

  Şimdi bu kadar kafa ütüleme üzerine gelelim tiksinç bulduğum insanların niteliklerine... Bu insanlar çoğunlukla popüler kültürü benimseyen insanlardır. Ve bu insanlar "havalı" gözükmek için çok aptalca şeyler yapabilirler. Hatta ve hatta sınırlarını bilmediklerinden dolayı gidebildikleri kadar öteye giderler. Şu ana kadar uyuşturucu kullanan insanlardan bahsediyordum... Ve bunu air oldukları "havalı" grup yaptığı için yapanlardan bahsediyorum. Her neyse şu anda meşgulüm.

  Artık meşgul değilim. Sadece çoğu insan benim için uygun kişi değil. Ve sosyalleşilecek aktivite/mekanların çoğunu bu tipteki insanlar işgal ediyor. O yüzden artık şansa bırakıyorum...

  Yazıma yeni eklemeler yapmak istiyorum. Biraz daha bu insanları "çözümleme" girişiminde bulunacağım kendimce. Öyleyse tekrardan başlayayım.

  Şimdi dostlar Türkiye'deki uyuşturucu kullanımına dair Meclis Araştırma Komisyonu raporundan birkaç veri paylaşmak istiyorum sizlerle: Hiçbir arkadaşı madde kullanmayan erkek öğrenci yüzdesi %88,4'dür; arkadaşlarının hepsi madde kullanan erkek öğrenci sayısı %0,3'tür; %7,9 ise bazı arkadaşlarının madde kullandığını belirtmiştir. Kız öğrencilerin %91,9'u hiçbir arkadaşının madde kullanmadığını belirtmiştir. %4,8'i ise bazı arkadaşlarının madde kullandığını belirtmiştir.

  



Buradaki verilere ve gözlemlerime dayanarak uyuşturucu kullanımının temelindeki motivasyonu bulmak istiyorum. En azından benim "tiksinç" olarak nitelendirdiğim tipteki kullanım motivasyonuna değinmek istiyorum. Benim gözlemlerime göre bu tiplerin bir kısmı en başında aileleri ile problemler yaşayan kişiler. Ergenlik döneminde ise hem "asiliğin" cazibesi onları çekiyor, hem de aileleri ile yaşadıkları problemler onları itiyor. Bu asilik ile ailelerinin sahip olduğu çoğu görüş, çoğu davranışın zıttı ne ise ona yönelme eğiliminde oluyorlar. Hele ki bunun üzerine  bir de kendisini "değerli" hissettiren arkadaşlıklar vs. kurmuş ise... Arkadaşlıkları artık onlar için daha kıymetli olmuştur. Çünkü arkadaşları ailesi gibi onunla sürekli çatışma halinde değillerdir. Üstüne üstlük arkadaşları onun yaptığı hareketleri, davranışları eleştirip sürekli ailesi gibi ona karşı çıkmıyordur. Sonra bu arkadaşlarının bir arkadaşı bunlara "ortam şöyle" vs. diyerek bazı mekanlarla tanışmalarını sağlar. Daha sonra bu arkadaş grubu kendini besleyen bir döngü ile "uyum sağlamaya" çabalarlar. Aslında tek tek bu kişileri bu şekildeki bir mekana getirmiş olsaydık belki de "Burası nasıl bir yer?" diyerek çıkıp gideceklerdi. Ancak bulunduğu "ona değerli hissettiren" grup ile birlikte olunca ve onlardan "Mekan efso, şöyle iyi böyle harika, şu mal şöyle iyi vs." gibi sözler duydukça kendi kendisine şunu söylüyor: Benim ait olmak istediğim grup aileme benzeyemez, onları sevmiyorum. Bu insanlar benim için değerli, bu insanlar sosyal açıdan popüler kişiler, insanlar bize bakıp "vay be, ne havalı tipler" vs. diyor. Ben bir daha beni kabul eden ve bana saygı gösterip değer veren bir grup bulamam. Kendimi bu gruba ait hissediyorum, öyleyse bazı şeylere ön yargım varsa bile bunu tolere edeyim. Diyerek yavaş yavaş ait olduğu grubun ortalamasına dönüşmeye başlıyor.

  Belki de bu gruptaki herkes bu şekilde düşünüyor ancak kendilerini ifade etmek ne demek, sınırlarını oluşturmak ne demek, kendini bilmek ne demek... Bunları bilmedikleri için hepsi uyum sağlamak adına bu şekilde ilk tanışmalarını yaşıyorlar. Tabii örnek değişebilir, sadece temel motivasyonu açıklamak istedim. Bu noktada suç hiçbir şekilde "eğitim" veremeyen anne ve babaya kalıyor (Bu arada okumadıysanız ideal sistem üzerine yazdığım yazıma bakabilirsiniz. Orada eğitime değinmiştim). Ebeveynler yeteri eğitimi vermiş olsalar kendilerini ve sınırlarını bilecekleri için "yalnız kalma" pahasına da olsa belki hiç başlamayacaklar.
  Özetle kendisini ve sınırını bilmeyip, bir gruba dahil olmak için her şeyi yapabilecek-uygun koşul sağlandığında- tipler. Ve bu bir gruba dahil olma içgüdüsü tamamen doğal, bunu ailede karşılayamayınca ve ergenlik de işin içine girince dışarıdan bu ihtiyacı karşılamak da tamamen normal. Duruma ve şansa göre bu grup sizi iyi noktalara da kötü noktalara da çekebilir. Hatta ve hatta zaten ergenlikte her ne kadar iyi aile bağlarınız varsa bile illa ki dışarıda da bir gruba ait olmak istiyorsunuz. Çünkü aileden ayrılıp kendinizin temellerinizi atmanız gerekiyor. Aileniz de size bir noktaya kadar yardım edebilir. İşte bu noktada aileler çocuklarına balık vermek yerine balık tutmayı öğretmeli. Herkes öyle veya böyle bir şekilde ailesinden bir noktada kopuyor -istisnalar hariç- bu noktada ailenin yapması gereken ergenlik için çocuklarına sağlıklı bir altyapı oluşturmaları olmalıdır. Onlara nerede durmalarına nasıl karar vereceklerini vs. öğretmelilerdir.

  İşte böyle, benim sevmediğim tipler bunlar. Özgün bir tarafı olmayıp, sınırını ve kendini bilmeyip, sırf bir gruba dahil olabilmek adına bir nevi "klon" bir kişiliğe bürünen tipler. "Tiksinç" bulduklarım ise bunu yapıp, kendilerine zarar verenler. Sağlığınızı önemseyin, sınırlarınızı bilin, düşünün ve en önemlisi kendinizi bilin. Esenlikler diliyor ve yazımı burada sonlandırıyorum. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ufak bir durum güncellemesi

13.03.2024 Genel durum değerlendirmesi ve güncelleme

Ütopya