Hislerim

  Bir ağaç gibi hissediyorum, artık kuşların konmadığı bir ağaç... Yaprakları bile ondan nefretle ayrılıyor... Ama hareket edemiyor bu ağaç. Bir adım atabilse Güneş'e ulaşacak, yeniden kuşlar konacak dallarına, yaprakları vazgeçmeyecek ondan. Oysa ki bu ağacın dallarımdan ayrılan kuşlar öyle güzel öyle narin ki, Güneş ve Ay birbirleriyle yarışıyorlar ondan mahrum kalmamak için. Bazen ise sahildeki bir kum tanesi gibi hissediyorum. Sıradan, değersiz, varlığı ve yokluğu arasında hiçbir fark olmayan bir kum tanesi gibi... İnsanlar basıyor o kum tanesinin üzerine. O kum tanesini kullanıyorlar, bir oyuncak gibi kullanıp bir şeyler inşa ediyorlar. Daha sonra arkalarında bırakıyorlar o kum tanesini, o kum tanesi yine yalnız kalıyor. Çocuklar seviyor o kum tanesini, kendilerine oyuncak olduğu için. İnsanlar seviyor o kum tanesini, kendilerini rahatlattığı için. Ama gece olup yakamoz ile kavuştuğunda kimse hatırlamıyor o kum tanesini. Kullandıkları kum tanesini hırçın dalgalar boğmaya çalışıyor. Gündüz kullandıkları kum tanesi gece boğuluyor, nerede kum tanesi boğulurken ona değer veriyormuş gibi görünenler? Kum tanesi o kadar yalnız kalıyor ki artık Ay ve Güneş bile yanına gelmiyor, artık okyanusun dibi bile kabul etmiyor onu. Artık sadece suların altında kalmış bir kum tanesi o. Yorgun, mutsuz, kullanılmış, üzgün, biraz öfkeli, biraz da bıkmış. Ama biliyor, günün birinde yeniden onu seven birisinin olacağını, biliyor. Ve kum tanesi artık tekrardan insanlar tarafından kullanılmak istiyor, o buna bile razı. Bir gün bir çocuğun ellerinde kumdan kale olma hayaliyle okyanusun dibinde sonsuzluğa doğru savruluyor... 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ufak bir durum güncellemesi

13.03.2024 Genel durum değerlendirmesi ve güncelleme

Ütopya