Kendimle sohbet...

https://www.youtube.com/watch?v=fGeSPA9tL24&ab_channel=ironicl3 

 Bu düşüncelerime ortak olmak için gel sadece, beni anlaman önemli değil, beni yargılaman umrumda değil. Sadece merak ediyorsan oku sonra kendi hayatına dön.

 Bazı insanlar sonsuza kadar yalnız kalır. O insanların yalnızlıktan kurtulmasının bir çözümünü henüz bulamadım. Muhtemelen ben de onlardan biriyim. Genel olarak kendi kafamda insanları tanıyamıyorum. Çünkü yok denecek kadar azlar, ya da ben fazla insan tanımak istemiyorum. Aslında ikisi de doğru. Ben fazla insan tanımak istemiyorum çünkü tanıdığım insanlarla uyuşma olasılığım bir hayli düşük. Ben bu zamana kadar kendimi hep yalnız hissettim. Bazı zamanlarda sadece birkaç arkadaş... Onun haricinde sevilmenin nasıl bir duygu olduğunu bilmiyorum. Hem aile tarafında böyle hem sosyal hayatımda böyle. Bunu okuyan arkadaşlarım varsa alınmasınlar. :) Bu tamamen benimle alakalı bir şey, sanırım ben böyleyim. Sonsuza kadar yalnız kalmaya mahkum edilmiş insanlardan biriyim. Biliyorum beni sevdiğini düşünen insanlar olduğunu. Ama bunu ben hissedemiyorum. Ben şu zamana kadar karşılıksız ne yaparsam yapayım sevilmenin nasıl hissettirdiğini hiç deneyimlememiştim. Taa ki birkaç gün önceye kadar. Gerçekten ne yaparsam yapayım beni seveceğini hissettiğim birisi ile tanışmak... Bunun kadar güzel bir duygunun olup olmadığını bilmiyorum. Birkaç günlüğüne de olsa o duygu bana öyle şeyler yaşattı ki... Adeta doğumundan beri aç bırakılmış bir çocuğun dünyanın en güzel yemeğinden bir ısırık alması gibi. Bundan sonra aç kalmasam bile diğer yemeklerden asla böyle bir tat alamayacağım. Ne yapacağımı bilmiyorum. Bu sefer açlığın verdiği üzüntünün üzerine biraz da özlem eklendi. Ben sanırım artık eski hayatıma alışmalıyım. O yemeğin tadını bilmediğim zamanlara dönüp sadece orada kalmalıyım. Bir daha o yemeği tadabilir miyim bilmiyorum. Cevap muhtemelen hayır ama o aç çocuk öyle şeyler yaşadı ki o yemeği tattığı anda, sanırım bundan sonra sürekli o yemeği bir daha yiyebilme hayali ile yaşayacak. Her ne kadar düşük bir ihtimal de olsa o yemeği yiyebilme ihtimali onun açlığını unutmasına sebep olacak. Belki de gerçekten o yemeğe tekrardan ulaşacak günün birinde, kim bilebilir? Ya da ortada yemek falan yok, çocuk o kadar aç kaldı ki sadece bir halüsinasyon görüyor, açlıktan ölmeden önce beyninin ona oynadığı son bir oyun...

 Bilmiyorum, ne yapacağım bilmiyorum. Artık yoruldum iki kişi gibi düşünmekten, kendi kendime bir çıkar yol bulmaya çalışmaktan, ne yapacağımı düşünmekten yoruldum. Artık düşünmek istemiyorum, sadece bu zamana kadar düşündüklerimin karşılığını almak istiyorum, beni rahat bırakın artık!!! Umurumda değil hiçbir şey, bitsin istiyorum sadece. Bitsin. Artık kendim için bu kadar düşünmek istemiyorum! Başkası için düşünmek istiyorum, ama ben olmayım o kişi. Sürekli düşünmek yoruyor beni.

 Bunu da bilmiyorum, belki ileride her şey çok daha farklı olacak benim için. Dur dur, aslında biliyorum. Artık bekleyemiyorum sadece. Beklemek... Bunca zaman beklemek yordu beni düşünmekten ziyade. Çünkü düşüneceğim kadar şeyi halihazırda düşündüm, tek yapmam gereken şey bu düşündüklerimi hayata geçirmek. Ama onun için beklemek zorundayım. Evet evet, tüm sorun buradan kaynaklanıyor. Çocuk aslında yemek için olabilecek her türlü senaryoyu düşündü. Sadece tek yapması gereken uzakta gördüğü yemeğin yanına gidip ondan bir lokma almak olacak. O yemek gerçekten lezzetli mi, gerçekten var mı? Tüm bunları öğrenebilecek, ama bunları öğrenmesi için artık olduğu yerde beklemekten kurtulması gerekiyor. Artık kalkıp o yemeğin yanına gitmesi gerekiyor. Aslında o yemek çocuğun yanındaydı kısa bir süreliğine, ama çocuk hiçbir şey anlayamadı. Anlayamadı çünkü yemeğin kokusu onu sarhoş etti neredeyse, aklından hiçbir şey geçiremedi. Düşünemedi. Sadece bazı hisler kaldı o yemek gittikten sonra. Çocuk az da olsa deneyimlediği için daha fazla beklemek ona artık iyice zor geliyor. Bekleyemiyor artık çocuk. Bir an önce o yemeğin yanına gidip tadına bakmak istiyor.

  Her ne olacaksa olsun umurumda değil, sadece olsun istiyorum. Beklemek istemiyorum daha fazla. Çünkü bir kere ucundan da olsa beni nelerin beklediğini gördüm. Bu yüzden artık beklemek çok zor geliyor. Beklediğim her saniye kaçırdığım şeyleri bilmek zor geliyor. Beklemeye dayanamıyorum. Ama mecbur beklemek zorundayım. Bu çocuğu bir çöplükte hapsediyorlar çünkü...



Yukarıdaki yazımı 16.10.2021 tarihinde yazmışım. O zamandan 2.5 sene sonra şimdi tekrar ekleme yapmak istiyorum. Tarih: 14.03.2024

 Dostlar ben ciddi anlamda hiç "ailem varmış" gibi hissedemedim cidden. Yani aile dediğimiz şeyin bizi destekleyip arkamızda durması, yanlış yaparsak doğrusunu öğretip yardımcı olması vs. gerekir değil mi? Ama ben annemden hiç böyle şeyler görmedim:D Bu yüzden de hiç ailem varmış gibi hissedemedim tam olarak. Bu yazzıyı yazdığım zamanlar ablamla tanışmıştım ve o, o anlığına sanki gerçekten de beni tam anlamıyla destekliyormuş vs. gibi davranmıştı. Ben de tabi yaptığım bir şey için desteklenince bi an afallayıp kalmışım. Mesela örnek olarak şunu söyleyeyim: Ben gitar alırken ve çalışırken vs. annem hiç destek olmadı. Aksine gitar alma sürecimi daha da zorlaştırmıştı falan. Bunun üzerine ablam da çıkıp ne güzel çalıyormuşsun çok iyi devam et vs. gibisinden ufak da olsa destekleyici bir şeyler yapınca, ve bu tarz destekleri vs. çoğu alanda yapınca bi anlığına aile olayını hissetmiş gibi olmuşum. Sonra işte sıkıntılı olaylar sonucunda ablamla ayrı kalınca o anlık hissettiğim "aile" duygusu da gitmiş. Ve böyle yazmışım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ufak bir durum güncellemesi

13.03.2024 Genel durum değerlendirmesi ve güncelleme

Ütopya