Kısır döngü...
https://www.youtube.com/watch?v=rfmNPo2h5p8&list=RDw5mTAhIXCqw&index=2&ab_channel=AprilRain-Topic
Hayat kalitem git gide azalıyor gibi. Bunun sebebi bariz belli aslında. Örneğin; bugün benim ütopyamı kaleme alıyordum, sabah yazdım biraz ancak şu anda yazmak istemiyorum. Ve bu hislerin kısır döngüsünden kaynaklı bir şey. Hiçbir şeyden zevk alamıyorum. Şu 2 aydır ruh halim baştaki şarkı gibi. Bu şarkıyı dinlediğinizde size hissettirdiği şeyler ne ise öyleyim... Tamamen aynı şeyler olmayacak tabi ama az çok herkes benzer şeyleri hisseder diye düşünüyorum. Herhangi bir gelişme yok hayatıma dair. Bomboş yaşıyorum. Önceden bir şeyler için çabalardım, aşığı olduğum bir ülkeye gitmek için çabalıyordum. O ülkenin dilini öğreniyordum, gitarda yeni şarkılar çalmayı öğreniyordum. Öğreniyordum... Artık o ülkeye aşık mıyım onu da biliyorum.
İçimde çok büyük bir kaos var. Bir tarafım farklı bir hayat istiyor, bir tarafım başka bir hayat. Bir tarafım ise bambaşka bir hayat... Ben ise bunları bir bipolar hastası gibi yaşayıp duruyorum. Bir süre bir yaşam tarzından etkileniyorum, ruhumu bu moda sokuyorum. Ardından değişiyor. Dinlediğim bir müzik, izlediğim bir video bunun değişmesine sebep oluyor. Artık bu sürekli değişimden sıkıldım. İşin kötü yanı ise istediğim hayat tarzlarından herhangi birine kendimi adapte edip o tarzda devam edebilirim. Ama şu anki durumum buna elverişli değil. Kendi hayatımı yaşayamıyorum. İstediğim hayat ile şu anki tamamen zıt neredeyse. Ortak olan tek şey ben ve düşünce biçimim. Biliyorum yakında bu bekleyişime değecek tüm bu olup bitenler, ama bunu bilerek bu ruh hali değişimlerini yaşamak, istediğin hayattan zıt yaşamaya zorlanmak, yalnız olmak...
Yalnızlık hepsinden öte, daha bir farklı. Diğerleri aslında bir problem olmazdı eğer yalnız olmasaydım. Daha öncelerde yazdığım "Toplum Üzerine Gözlemlerim" adlı bir yazı vardı sanırım. Bu yazıda üst insan olabilmek için hormonlarımızdan soyutlanmalıyız demiştim sanırsam. Bunun sebebi işte tam olarak bu. Ben şu an vücudumun salgıladığı hormonlardan ötürü bu tarz gereksiz duygularla vs. uğraşıyorum. Üst insan ise hormonlarından bağımsız olacağı için gereksiz şeylerle uğraşmamış olur. Ama şimdi düşündüğüm zaman ise aklıma şu geldi: bu zorlukları yaşamak bizim benliğimizi oluşturan şey değil mi zaten? Duygularım olmasaydı tüm internete erişimi olan bir yapay zekadan ne farkımız kalırdı? Hatta biz daha az şey biliyor olurduk. Duyguların önemini şimdi kavrıyorum. O yazımdaki hormonlarla alaklı bölümü ise "Eksik düşünülmüş bir düşünce." olarak tanımlıyorum.
Gelelim yalnızlık konusuna... Tekrara düştüğümün farkındayım ama bu sorun sürekli içimde bir kısır döngü şeklinde dönüp duruyor ve bu da yazdıklarımı etkiliyor. Bu dönem bitene kadar da değişeceğini sanmıyorum. Yalnız olmayı seviyordum aslında. Melankolik şarkılar vs. dinlerdim. Hatta "Mutsuzluktan Zevk Almak" adlı yazımı bu olgudan etkilenerek yazdım. O dönemler böyle bir duruma gelebileceğimi düşünmüyordum. Hatta o dönemler "Keşke sevdiğim birisi tarafından terk edilsem de yalnız kalsam, üzülsem." tarzı düşünceler yokluyordu beni zaman zaman. Öyle de oldu denilebilir. Sizden şunu isteyeceğim: çocukken bir arkadaşınızın evine gittiğinizi düşünün. Onun evinde çok etkilendiğiniz, hayallerinizin oyuncağı var. O oyuncak ile henüz 5 dakika oynadıktan sonra eve gitmeniz gerekiyor. Yaşadığınız o 5 dakika ise sürekli kafanızda dönüp duruyor. Alakasız olaylardan bile o 5 dakikaya dair anılar çıkartabiliyorsunuz. Ve işin daha da kötü tarafı siz birkaç ay sonra bu oyuncağa sahip olacaksınız. İlk bakışta bu kötü değil ki diyebilirsiniz. Ama daha iyi düşünmenizi istiyorum. Şöyle ki: zaten halihazırda o 5 dakika kafanızda dönüp duruyor, işin içine bir de bekleyiş girdi... Sancılı bir bekleyiş... Benim durumum bundan pek farklı değil. Sadece bekliyorum. Beklerken bu döngüsel düşüncelerden kaçamıyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=j3yE2NAdNKo&ab_channel=FrankZappa-Topic (1:18 itibariyle dinleyiniz)
Şu oyuncak hikayesinde son kısımlarda bir şeyden bahsettim: birkaç ay içerisinde o oyuncağa sahip olacağınızdan. İşte ya kesin değilse o ihtimal? Size böyle söylenmiş olabilir. Ama ya değilse? Üstüne üstlük böyle bir ihtimal de var. Ama ya değilse..? Bunu da eklediğiniz zaman iyice zor bir hal alıyor. Ve ben bunu tek başıma yaşamak zorundayım. Yalnızlığın kötü tarafı da bu işte... Ben oyuncağıma sahip olduğumda yalnızlığım sona erecek. İstediğim hayatlar arasından bir tanesini yaşamaya başlayacağım. Ve en önemlisi beni gerçekten sevdiğine inandığım "TEK" kişi ile olacağım. Bu olmazsa ne olur? Uzun bir yalnızlık daha çıkagelir. Beni sevdiğine inandığım tek insan da giderse ben ve ben baş başa kalırız. Ondan sonrası ise meçhul. Tam olarak kestiremiyorum. Tüm bu olayların bir kötü yanı daha var: o da sürekli ihtimalleri düşünmek. İhtimaller arasında savrulup duruyorum. En kötü ihtimal gerçekleşecekse bile yeter ki gerçekleşsin. Artık bekleyemiyorum. Sakince yoruluyorum. Tıpkı şarkının melodisi gibi...
Bu yazdıklarım sizin için belki "Boş problemler, bu ne..." tarzında şeyler ifade ediyor olabilir. Ancak bu benim pek umurumda değil açıkçası. Zaten benim asıl yazma amacım ileride bunları okuyup geçmişteki beni tanımak. Sadece kendimde problem olarak gördüğüm ne varsa buraya aktardım. Bunun için beni yargılayacaksanız durmayın devam edin... Biliyorum son yazılarımda çok fazla tekrara düştüm. Ama gelecekte bu dönemimi incelerken sadece bu konudan muzdarip olduğumu ve bu konuya ne kadar çok takılı kaldığımı göreceğim. Umarım zaman hızlı geçer de oyuncağıma kavuşurum...
Bunu sonradan ekliyorum. Eğer çoğu yazımı okuduysanız genel düşünceleriniz, eleştirileriniz veya yorumlarınızı belirtmenizi istiyorum. Ne düşünüyorsunuz? İsterseniz yorumlar kısmına anonim bir şekilde yorum atın, isterseniz instagram hesabıma yazın... İnsanlara ulaşmak artık o kadar da zor değil olsa gerek :) (yukarıda umurumda değil demiştim ancak belirttiğim ifadeleri hiçbir temeli olmadan söyleyecek insanlar için dedim.)
SEVGİLERLE
-CAN
Yorumlar
Yorum Gönder