Hislerim V?

https://www.youtube.com/watch?v=XaSVkb_XLt4 


  Merhaba, umarım bunu okuduğum zaman daha iyi hissediyorumdur. Şu an saat 05:00 ve Low - Lullaby dinliyorum. Son birkaç gündür depresifim. Bu depresifliğimin kaynağı sanırım beklentilerim. Mutluluğa dair beklentilerim çok basit şeyler. Ve bu basit şeylere sahip olan insanları sürekli görmeye başladım. Bu insanları görünce daha da depresifleşiyorum. Çünkü gördüğüm insanlar "mutlu". Bu yazı aslında biraz özel bir yazı olacak. O yüzden bunu okuma ihtimali olan diğer insanlardan isteğim şu: Lütfen beni hislerimden ve isteklerimden dolayı yargılamayın. O halde anlatmaya başlıyorum.


  Sanırım daha önceki bir yazımda da belirtmiştim, ben tüm hayatım boyunca hep bir sevgi açlığı çektim. "Ailenin sevgisini de mi görmedin?" diye sorabilirsiniz. Evet ailem beni seviyor, ve bu sevgiyi görebiliyorum. Ama sevdikleri ben "ben" değilim. Onlar sadece çocukları olan beni seviyorlar. Olmak istediğim "ben"i sevmiyorlar. Hatta olmak istediğim ben olmamam için elinden geleni yapıyor bile diyebiliriz. Şu yazdıklarımı bile okusalar neler olur kestiremiyorum. İnançsızlığım, düşüncelerim, istediğimi yapamamak, istediğim kişi olamamak... Bunlardan haberdar olsa benim düşüncelerime saygı duyup "Ben senin bu halini de seviyorum." diyebilir mi?  Sanmıyorum. Ya ben aile konusunda uzun bir süredir şunu düşünüyordum: Özgürlüğümü elde edene kadar beraber yaşamaya "mecbur" olduğum insanlar. Halen de böyle düşünüyorum. Yakında da bu özgürlüğüme kavuşacağıma inanıyorum.

  Evet ben de istemezdim böyle düşüneyim. Ama diğer türlüsü kendimi kandırmak olur. Kendimi zorlayarak onları sevmeye çalışmak, yalan söylemek... Keşke anlayışlı ve modern bir aileye doğmuş olsaydım. Bu söylediğim söz bir ebeveyn için duyulabilecek en ağır sözlerden birisi. Bunu bir kere söylemiştim. O an söylemek istedim herhalde, hatırlamıyorum. Ama artık ne olacaksa olsun kafasındayım biraz da. Çünkü olabilecek her türlü şey bu esaretten iyidir. Şu an kalacak yerim var, karnımı doyurabiliyorum, kısmen hobilerimle ilgilenebiliyorum, eğitim hayatıma devam edebiliyorum... Bunlar şu anki hayatımın artıları. Ama inanın bana gerçekten sevdiğim ve beni seven bir insan ile (bu kişi aileden de olabilir) çok daha kötü koşullarda olsaydım kesinlikle kabul ederdim. Çoğu insan buna "rahat batmak" diyebilir. Ama inanın bana ruhsal şeyler fiziksel şeylerden daha ağır.

https://www.youtube.com/watch?v=oHjwlPlRZ6s lütfen linkleri açın.

  Ben de biliyorum, ailemin bana bu şekilde davranmasının sebebi eğitimsizlik. Ve bu onların elinde olan bir şey değil. Ama bu benim problemim mi? Bu bahane bana yapılanları yok saymama yeterli mi? Hayır değil. Ben özgür olamadıktan sonra hiçbir şeyin önemi yok. Son zamanlardaki depresifliğimi beklentilerime bağlamıştım. Bu beklentilerimden birisi de sevilmek. Sevgi açlığım inanılmaz derecelerde. Bunun bu noktaya ulaşmasındaki sebep şu: Benim olduğum beni gizlemem. Mesela ailem beni sevdiği zamanlarda sanki beni değil de bambaşka birisini seviyormuş gibi hissediyorum. Beni sevmiyorlar aslında, onlar kendi evlatlarını seviyorlar. Ben ise kimse tarafından sevilmemiş bir şekilde bekliyorum. Benim benliğimi bilerek beni sevecek birisine ihtiyaç duyuyorum. Bu ihtiyaç duymayı bencillik olarak algılamayalım lütfen.

  Ayrıca bu sevgisizlik durumuna bir de ergenliği kattığımız zaman çok daha felaket noktalara ulaşıyor. Ergenlik kaynaklı karşı cinse ilgi duyma, karşı cinsle bir ilişkide bulunma dürtüleri de ekleniyor. Bu dürtüler normalde X kuvvetindeyse, sevgisiz büyüme bunu 2X yapıyor. Bunun yanında bir olay daha var. Birisi çıkıyor ve bu sevgisizliğimi gideriyor. Hem de öyle bir gideriyor ki ben bile inanamıyorum "Bir insan beni nasıl bu kadar çok sevebilir?" diye. Bu da bir çeşit paranoyaklığa yol açıyor. Paranoyakça düşünmeye başlıyorsunuz. "Beni bu kadar çok seviyormuş gibi yapıyor ama amacı aslında şöyle... Bu benim sevgisizliğimi kullanmaya çalışıyor." gibi ifadeler kullanmaya başlıyorsunuz. Aslında ne kadar aptalca düşünceler. Hepsi paranoyakça düşünceler. Bu da büyük bir eksi oluyor.

  Bir de şöyle bir olay var: Bu sevgisizliğimi gideren kişi ile özgür olamamamdan ötürü ayrı kalıyorum. Yani benim tüm problemlerimin çözülmesini yine ailem engellemiş oluyor. Bu durumda onlara karşı olan sevgim daha da azalıyor (zaten ne kadar varsa...). Tüm bunlar benim kendimce koyduğum teşhisler, belki yanlış bir bakış açısıyla bakıyorum, belki yanılıyorum. Ama yaşadıklarımı yaşamaya devam ediyorum. Sevgiden beklentim aslında kısmen zarafet. Evet, zarafet bekliyorum. Zariflik o kadar güzel ki benim için, bir hedef olarak belirledim. O zarafet noktasına ulaşmam lazım. Örneğin: Zarif kırmızı bir elbisedeki sevdiğim kadın ile loş ışıklı, güzel manzarası olan bir restaurantta slow hoş bir şarkı eşliğinde biftek yiyip kırmızı şarap içmek bence gayet üst noktalardaki bir zarafet. Keşke tüm insanlar bakımlı ve zarif olsa.

  Sevgisizlik çok kötü bir şey. Üstelik hayatınız boyunca hiç "adam akıllı" sevildiğinizi hatırlamıyorsanız ve günün birinde gerçekten sevildiğinizi hissettikten sonra o sevgiden mahrum kalıyorsanız... Yakında bu sevgiye tekrardan kavuşacağımı düşünüyorum. 

  Ne komik değil mi? Buraya tüm özelimi, sırlarımı, söyleyemediklerimi yazıyorum. Buraya zaaflarımı yazıyorum. İsteyen herkes bunları okuyarak benim en özel hislerimi bilebilir. Ama bu yazıyı bile üçten fazla kişinin okuyacağını düşünmüyorum. (Birkaç kişi yazılarımı okuyor, kaç kişinin okuduğunu görebiliyorum. Her defasında 2-3 kişi okuyor yazımı. Muhtemelen girip çıkan insanlardan birsidir. Ama okuduysanız lütfen arzularım hakkında "gülünç" olduğunu düşünmeyin. Çünkü bu anlattıklarım benim için gerçekten önemli ve özel şeyler.)

 Esenlikler... Her ne kadar ben esen olamasam da sizler umarım esen olur, esen kalırsınız.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ufak bir durum güncellemesi

13.03.2024 Genel durum değerlendirmesi ve güncelleme

Ütopya