Ufak bir sohbet
Selamlar, bugün "Reddit" isimli platformda dolaşırken şu yazıyı gördüm: "Eskiden, yani küçükken onu çok severdim. Bizi yaratmıştı ve bize sonsuz cenneti sunmuştu. Karşılığında ise sadece iyi bir insan olmamızı istiyordu. Fakat ortaokula gelince din hakkında düşünmeye başladım. Tanrı'nın sonsuz kudretine rağmen bizden istediği şeyler çok garipti. Sanki onun gücünü görüp korkmamızı, ona itaat etmemizi istiyordu. Bunun ne kadar egoist bir şey olduğunu düşünsem de kafam çok karışmıştı. Bu yüzden ortaokulda ibadetleri bıraktım. Liseye geçince ise ailemden uzakta olarak daha özgür olmuştum ve sonunda kendi kendime karar verebilecek bir seviyeye geldiğimi farkettim. 10.sınıfa kadar inanmaya devam ettim ta ki bir gece sabaha kadar uyumayıp bu konuyu düşünene kadar.
O andan sonra deist olmaya karar vermiştim ama hala içimde bir ukte vardı. Gerçekten tanrı var mıydı? Bizimle hiçbir şekilde iletişime geçmeyen ama her şeyden haberi olup insanları bu kaosun içine atmanın ona verdiği şey neydi? Kendimi kobay faresi gibi hissettim. 1 yıl sonra ise Agnostik olarak hayatıma devam etmeye karar verdim ve 2 yıldır da Agnostiğim.
Neredeyse her gece düşünmeye devam ediyorum. Eğer varsa ondan nefret etmeye başladım. Bu his şuna benziyor: Daha doğmadan babası evi terketmiş bir çocuğu. Hep bir şeyler eksik kalır hayatında. Sana onun nasıl biri olduğunu anlatırlar ama ne fotoğrafı vardır ne de ondan kalan bir şey. Ve seni terkettiği için ondan nefret etmeye başlarsın ama olmayan bir şey için özlem duyarsın. O hissi çevrende görebilirsin ama asla yaşayamazsın.
Tanrı'nın bizi sürüklediği bu yalnızlıktan bıktım be dostlar."
Bu yazıyı okuduktan sonra şu yorumda bulundum:" Özellikle dinsizliğin getirdiği "varoluşsal sancı" çok acı verici. Yaşamak için din bizlere bazı sebepler sunuyor. Ancak dinden koptuğumuz noktada bu nedenler bir hiç oluyor. Son zamanlarda çokça yaşadığım bir durum bu. Neden var olduğumu düşünüp duruyorum, bu düşünmeler sonucunda elimde bir "hiç" olduğu için çoğu zaman beni üzüyor. Neden var olduğumu bilmeden, çoğu şeyi anlayamadan (Felsefi sorular, bilimsel sorunlar, cevaplanmamış bazı şeyler vs.) 14.500.000.000 yıl yaşındaki evrende sadece 70 yıl yaşayıp öleceğim... Varoluşsal sancılar çok acımaya başladı dostlar..."
Daha sonrasında iletinin sahibi şu yorumda bulundu: " bunu okurken Ezhel geceler çalıyordu. tam şu "elimde bir hiç olduğu" yazdığın yeri okurken şarkıda "elimde hiç bir şey yok çünkü hiç bir şey var" sözü geçti.
TANRI NASIL BİR ŞEYSİN"
Bunun üzerine şunu yazdım: "Bazı "tesadüf"lere insan olmamızdan ötürü fazla gereksiz anlam yüklüyoruz, hepsi bu. Benim "üst insan"ımı yaratabilmek için tüm bu aptal içgüdüsel dürtülerden arınmamız lazım gelir. Lakin insanları "insan" yapan şey tüm bu duygular bütünüyle zekanın birleşmesi değil de nedir? Üst insan yaratmaya çalışırken insan dışı bir süper zeka robot yaratmış olmaz mıyız?
Düşünüyorum da zaten atalarımızın yaptığı şeyi bizler de yapmıyor muyuz? Gördüğümüz tesadüfleri ve anlamlandıramadığımız şeyleri tanrı vasıtasıyla açıklıyorduk. Bu bizim "insan" olmamızdan kaynaklı merak duygumuzu doyuruyordu. Ancak bilimin belirli bir noktaya gelmiş olmasıyla F. Nietzsche'nin de dediği gibi "Tanrı öldü." Artık tanrıya ihtiyaç duymuyoruz, önceden dinler bir nevi hukuk sistemiydiler, bugün hukuk sistemlerimiz yeterli olmasa da var. Bugün açıklayamadığımız olayların bazılarını bilimsel olarak açıklıyoruz, tanrının bu noktada görevi bitmiş oluyor. Ancak insanları manipüle etmek, bir çatı altında toplamak, ortak bir duygu oluşturmak ve "aydınlanmalarını" engellemek adına hala dinler ön planda. Sanıyorum ki gelecekte bizim gibi "aydın/rasyonel" insanlar türedikçe belirli bir noktadan sonra din diye bir şey sadece tarih kitaplarında yer alacak.
Aslında yazmayı planlamıyordum ama içimden öylesine estirmek geldi, esenlikler..."
Bunu paylaşma sebebim son yazdıklarımı sizlerle de paylaşmak istemem. Din üzerine düşüncelerimden bir parça buraya bırakmak istedim.
Yorumlar
Yorum Gönder