İnsanlık ve Savaşlar
https://www.youtube.com/watch?v=an3AkQL62F8&list=RDGMEM6CZm14o9sc-Q22TIneLI8gVMan3AkQL62F8&start_radio=1
İnsanlar çok garip değil mi? Evrimimiz... Bizler sürekli ve bitmek bilmeyen şekilde bizi mutlu edecek şeyler yapmak için evrimleştik. Çünkü bu sayede başarılı bireyler popülasyona kazandırılmış oluyor. Bu bireyler ise dişiler tarafından daha çok seçiliyor ve haliyle bu özellik türümüzde yaygınlaşıyor. (bilimsel kesinlik yok, sadece bana bu mantıklı geldi) Beynimiz yeni bir başarım kazandığımızda bize dopamin vs. verir. Bu başarıma zamanla alışırız ve bu başarımdan kaynaklı salgıladığımız dopamin zamanla azalır. Buna en güzel örneklerden birisi şu: Yeni bir telefon aldığınızı düşünün. İlk günlerde bu sizi mutlu yapar. Ancak 1 ay sonra artık o telefon normalleşmiştir ve daha güzelini satın almak istemeye başlarsınız. Bu özelliğimiz kalıtılmıştır çünkü bireyler bu özellik sayesinde üreyebilmiştir.
İnsanların iki temel ihtiyacı vardır. Birisi hayatta kalmak, diğeri üremek. Günümüzde insanlar çok rahat hayatta kalabiliyorlar. Bunun için fazla enerji harcamalarına gerek yok. (en azından bizi kovalayan bir aslandan kaçmak ya da doymak için hayvan avlamak zorunda değiliz) Ancak üreme konusunda işler aynı değil. Bundan 20.000 yıl önce ne kadar seks için istekliysek şu anda da aynı şekilde istekliyiz. Hatta rahat yaşam tarzımızdan dolayı daha da istekli olabiliriz. Şu anda varlığını sürdürebilen tüm türler bir şekilde ürüyor. Bu üreme olmak zorunda, yoksa tür yok olur gider. Peki evrim bu noktada etik mi davranıyor? Bizler insanlar olarak bu içgüdülerimize göre hareket ediyoruz. Bu içgüdüler bizim davranışlarımızı, hayatımızı, her şeyimizi şekillendiriyor. Ve bu dürtüyle yaşamak zorundayız. Rasyonel düşünmemizi zorlaştıran bu dürtülerle...
Modern dünyada rasyonel davranmak zorundayız. İçgüdülerimizle hareket edersek ilkel atalarımızdan bir farkımız kalmaz. Ancak türümüzün devamlılığı için bu ilkel dürtülere de sahip olmamız gerekiyor. Bu doğrultuda yeni bir üreme içgüdüsünün şekilleneceğini düşünüyorum. Modern topluma göre şekillenmiş bir üreme içgüdüsü... Muhtemelen binlerce yıl sonra gerçekleşecek ama daha fazla ilkel dürtülerimiz olmayacak. Bu noktada hemen araya girmek ve konuyu değiştirmek istiyorum. Yapay zeka evrimimizin bir sonraki aşaması olabilir mi? Bilinç olduktan sonra vücudumuzun organik olup olmaması neyi değiştirir?
Bir mucize gerçekleşse ve bundan 250.000 yıl önceden günümüze ilkel insanlar gelse; biz onları eğitmeye çalışır mıydık? Günümüz hayatına adapte edebilir miydik? Sonuçta bunlar günümüzü anlayabilmek için yetersiz kapasitede olacaklar. Muhtemelen onlar üzerinde deneyler yapardık, daha sonra umurumuzda olmazdı. Onları eğitmek için büyük çaba harcamak çok saçma olacaktır. Eğer düşünen bir yapay zeka yaratmayı başarabilirsek; bu yapay zeka için de bizler yetersiz ve aptal olacağız. Çok kısıtlı hafızaya sahip bilinçler, içgüdüleri yüzünden rasyonel düşünemeyen insanlar... Neden bizleri eğitmekle uğraşsın ki? Bizi yok edip yoluna devam etmesi en mantıklı seçenek. İnsanlığın yeni evrimi... Bedenden bağımsız sanal vücutlar...
Bizler yapay zekaya göre çok aptal canlılar olarak kalacağız, bu yüzden yok olmamız muhtemel. Yukarıda sözünü ettiğim "modernize içgüdüler" şu şekilde olacak: Evrimimizin son ürünü olan yapay zeka eğer varlığını sürdürmeyi mantıklı bulursa bir şeyler yapmak isteyecektir. Bu yapmak istediği şeyler için ne kadar yapay zeka gerekiyorsa o kadarını "yaratıp" devam edecektir.
https://www.youtube.com/watch?v=7JfiCQhlyP4&list=RD7JfiCQhlyP4&start_radio=1&rv=7JfiCQhlyP4&t=2
Yazıma devam ediyorum (1 günlük ara vermiştim). Yapay zeka gereksiz üremeyerek kaynak tüketimini azaltacaktır. Tüm bu detayları atlarsak şunu demeye çalışıyorum: Biz insanlar atalarımızın mirası olan içgüdülerimizle hareket ediyoruz. Bu sebepten ötürü %100 rasyonel davranmamız zorlaşıyor. Ancak bir yapay zeka tasarlarsak ve ona hiçbir his kazandırmazsak, tamamen rasyonel düşünebilen yeni bir "bilinçli yaşam" türü yaratmış olacağız. Bu da insanlığın bir sonraki adımı olabilir.
Ama bizi insan yapan şey düşünebilmemizin yanı sıra hislerimizin de olması değil midir? Bu hisler olmadan çok sıkıcı olmaz mıydı? Bana kalırsa bu hisler bizi "kamçılamak" için var. Sevgi sayesinde üreyebiliyoruz, korku sayesinde hayatta kalabiliyoruz... Bunlardan bağımsız bir "üst insan" var olsaydı nasıl olurdu? Hisleri olmadığı için hala "insan" olarak nitelendirebilir miydik? Emin değilim. Çünkü hiç hissizliği deneyimlemedim. Bunu kıyaslayabilecek deneyime sahip değilim.
Dönüp dolaşıp yine "Yaşamın gayesi nedir?" sorusuna geliyorum. Tamamen rasyonel düşünebilen, hislerinden bağımsız hareket edebilen bir bilinç var olsaydı ve yaşamaya devam etseydi ne olacaktı ki? Ya da şöyle diyeyim: Ölümsüzlüğün yolunu bulduk ve akıl almaz derecelerde bir teknolojiye sahip olduk. Peki ama neden hayattayız? Evren belirli bir süreden sonra tamamen bomboş olacak. Elektronlar çekirdekten kopacak vs. Bizler yine teknoloji sayesinde bir şekilde hayatta kaldık diyelim. Neden yaşamaya devam edeceğiz ki? Evren tamamen boş olmuş, hiçbir şey yok... Anlamsızlık...
Savaşlar konusuna değinecektim aslında ama yazımı burada bitirmek istiyorum. Bu anlattığım kısmi evrim hikayesinden yola çıkarak savaşların neden kaynaklandığını anlayabileceğinizi umuyorum.
Ayrıca şunu fark ettim: Çok karmaşık yazıyorum. Bundan sonra elimden geldiğince sade yazmaya çalışacağım. Ancak biraz anlayış gösterin lütfen. Bir konudan bahsederken bile aklımdan başka şeyler geçiyor, "Buna değindim, o halde şu konuya da değineyim." falan diyorum. Böyle olunca da toparlayıp sade bir şeyler yazmak zorlaşıyor. Her neyse esen kalın...
Yorumlar
Yorum Gönder