Hislerim falan bir şeyler işte

 https://youtu.be/5WixTi7Jnq4 döngüde bu şarkıyı dinleyerek yazıyorum.


  Birkaç gün önce "Mr. Nobody" adında bir film izlemiştim. Nemo'nun annesi veya babası ile gitmesi onun hayatında bir sürü farklı senaryo oluşturuyordu. Bildiğiniz kelebek etkisi işte... Ve sanırım ben de bir kelebek gibi kanatlarımı çırptım. Bakalım hayatımın hangi noktasında bu çırptığım kanatlardan çıkan rüzgar fırtına olarak dönecek bana. Çok garip hissediyorum. Ve şu an cesaretim olsa bir dakika bile fazladan yaşamam. Çünkü her şey o kadar anlamsız geliyor ki bana. Tüm hissettiğim iyi ya da kötü şeyler beynimde gerçekleşen kimyasal tepkimelerle oluşuyor. Yapay olarak bazı tepkimeleri gerçekleştirdiğimizde mutlu hissedebiliyoruz. Her şey sadece birkaç kimyasal tepkime...


  Biz sadece bizden ibaretiz. Kafamızdaki tepkimelerden ibaretiz... Biyolojik olarak bir amacımız var. O da hayatta kalıp üremek. E insan durduk yere neden bunu yapsın ki? Değil mi? Hayatta kalmak ve üremek; bize, bizleri mutlu hissettiren hormonları salgılatıyor; tepkimeler oluyor vs. Düşünelim: Güzel bir yemek yediğimizde karnımızı iyice doyurmuş oluyoruz. Beynimiz kendi kendimizi hayatta tuttuğumuz ve vücuda enerji kazandırdığımız için bizleri ödüllendiriyor. Bizlerin mutlu hissetmesini sağlıyor. Ya da seksi düşünelim: beynimiz önce birileri ile seks yapabilmek için bizlere testesteron, öztrojen vb. hormonlar salgılatıyor. Bunun sayesinde içimizde birisi ile seks yapmak adına güçlü bir his/güdü oluşuyor. Seks sonucunda ise beynimiz bizleri yine mutlu yapıyor. Neden? Çünkü biyolojik olarak iki temel amacımızdan birisine hizmet ettik.

https://youtu.be/hjpF8ukSrvk


Peki bunun amacı ne? Neden hayatta kalıp ürüyoruz ki? Dünyaya gözlerimizi açıyoruz. Etrafımıza bakıyoruz. Bu gibi temel soruları cevaplandırmadan kendimizi bir kargaşa içinde buluyoruz. Neden? Çünkü beynimiz bizi yönetiyor. Bizlerin hayatta kalıp üremesini sağlamayı hedefliyor ve bu doğrultuda hormonlarla, kimyasal tepkimelerle bizlerin isteklerini yönetiyor. Şu an beni düşünelim: Birisi ile cinsel bir birliktelik yaşamak ister miyim? Evet. Peki ya birisi ile cinsel bir birliktelik yaşamayı gerçekten ben mi istiyorum yoksa beni yönlendiren beynim mi?  Celal Şengör'ün sevdiğim bir sözü var: "Senin aşk dediğin şey birisinin s*kini senin a*ına sokmasıdır" demiş idi. İşin temeline inersek gerçekten de öyle değil mi?


 Ben hayatımı idame ettirmeyi mantıklı bulurdum eskiden. Çünkü bunu yaptığımda, yapmak istediğim bazı şeyleri gerçekleştirip öleceğimi düşünürdüm. Ve bu bana bir hayat gayesi verirdi. Ama yapmak istediğim şeyleri yapmasam ne fark eder ki? Ne değişir ki? Bana göre ölümden sonrası doğumdan öncesi ile aynı. Yani bir nevi "hiçlik".  Ben henüz dünyada var değil iken Dünya'ya devasa bir meteorun çarpması beni ne düzeyde ilgilendirir ki? Ben doğmadan önce tam anlamıyla "hiçliği" deneyimliyordum. Öldükten sonra da (bana göre) hiçliği deneyimleyeceğim. E öyleyse bu istediğim şeyleri yapıp ölmenin ne faydası var ki bana? Ya da ne anlamı var ki? 


  Hadi diyelim ki insanlık adına bir şeyler yapmış olayım, dünyada en çok tanınan insan ben olayım. Nesiller geçse de herkes tanısın beni. Peki elime ne geçmiş olacak? Meteor örneğindeki gibi, ben "hiç" olduktan sonra insanlar arasında adım yaşasa ne olacak? Sanırsam daha önceki yazılarımdan birinde bahsetmiştim bundan ama yine değineceğim: Bana göre insanların adını yaşatma çabası da hayatta kalma çabasıyla eşdeğerdir. Çünkü isimleri yaşadığında kendileri ölse bile hayatta kalmış olacaklarını düşünüyorlar bir şekilde.


  Neden yaşıyoruz ki? Ölüp bu çileyi bir an önce bitirmek varken. Çile vs. dediğime bakmayın, intihar eden çoğu insan gibi problemler yüzünden intihar etmeyi kast etmiyorum. Sadece anlamsız bir yaşamı, kendi isteklerimizmiş gibi gözüken istekleri elde etmek için neden yaşayalım ki? Şu an gerçek anlamda hiçbir şey hissetmiyorum ya da hissedemiyorum. Bilmiyorum... Bunu da düşünemiyorum.


  Ve şu an bir anlığına gülümsedim. Çünkü az önce böyle bir haldeyken hayatımı tümünden etkileyecek bir karar verdim. Kelebek kanatlarını çırptı. Muhtemelen geri dönüşü yok, ok yaydan çıktı ne de olsa. Bilmiyorum bu karar bana ne yapacak, ileride tekrar bir şeyler hissedebilirsem bana nasıl hissettirecek. Ama bunun da önemi nedir ki? Yaşam koskoca bi anlamsızlık iken... Neden durup da bunu düşüneyim şimdi? Şu an intihara cesaretim yok, ama ölmeye var. Ölümden korkmuyorum. Neden korkayım ki? Zaten biz doğduğumuz anda, hatta ebeveynlerimiz çocuk yapmak amacıyla seks yaptıkları andan itibaren ölü değil miyiz aslında? Ölmek için doğduk. Yaşamın (biyolojik olmayan) tek amacı bence ölmek. Bu hedefi bir sürü şey yaptıktan sonra gerçekleştirsem ne olur, yapmadan gerçekleştirsem ne olur? 

https://youtu.be/FngDSOuCNAA


  Öznel hislerimi bir kenara bırakmak lazım bence. Çünkü bunların hepsi dediğim gibi sadece hormonlar vs. İnsanların çoğu mutlu olmak istiyor. Ama neden mutlu olmak istediklerini bilmiyor. Ben nedenini biliyorum: Çünkü beynimiz tıpkı bizi bir köpek yerine koyuyor. Eğer onun sevdiği işleri yaparsak bize ödül maması veriyor. Bu böyle olmayabilirdi; ancak atalarımız arasından beyninin esiri olanlar daha çok hayatta kalma ve üreme şansı bulduklarından, bizlere genleri miras kalmış. Ben ödül maması için uğraşmak istemiyorum. Benim şu anki yaptığım şey bir nevi: Bir köpeğin ödül mamasını reddedip, ona söylenen şeyleri yapmasını reddetmesine benziyor. Ancak bununla nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum. Mutlu olmak istemiyorum. (Aslında içten içe istiyorum ama henüz ödül maması etkisinden çıkabilmiş değilim.) Sadece bana özgür irade verilsin istiyorum. Ancak bu vücuda sıkışıp kalmışken bu imkansız. Aslına bakarsanız bir yapay zeka olsak bile bu imkansız. Çünkü her ne kadar bunu geliştirsek de bu sefer o yapay zeka da edineceği bilgilerin esiri olacak. Ya da o yapay zeka yazıldığı kodların esiri olacak. Tıpkı bizim genlerimizin esiri olduğumuz gibi.


  Hem özgür bir irademiz yok, hem de köpek gibi ödül maması peşinde koşturuyoruz. Ve bunun gerçekten hiçbir rasyonel açıklaması yok. İnsanların neden böyle bir hayatı yaşamaya devam ettiklerini anlamlandıramıyorum. Anlamlandıramıyordum, ta ki bu cümleyi yazana dek. İnsanlar kendini öldürmekten çekiniyor. Çünkü bizleri yöneten beynimiz bunun kötü bir şey olduğunu ve hayatta kalmaya devam etmemizi, hayatta kalırsak bizlere ödül maması vermeye devam edeceğini söylüyor.


  Beynimiz çok çaresiz değil mi? İradeyi bir şekilde ellerine almaya çalışıyor. Ödül mamalarıyla insanları kandırıp kendi emellerine alet ediyor. Ancak insanlar buna dur derlerse ne olur? Beyinlerimizin hedeflediği emeller gerçekleşemez. Herkes ödül mamalarını reddedip hayatta kalmayı sürdürmeyi reddeder. Bir nevi sirkteki iplerinden kurtulan bir aslana dönüşürüz. Ancak sirkin amacı nedir ki? İnsanları eğlendirme amacı güdüyormuş gibi gözükür. Lakin insanların eğlenmesinin amacı nedir? Henüz temel nedenlerini bildiğimiz bir şey için bütün hayatımızı harcıyoruz. Ve beynimiz tarafından bize istetilen isteklerin hiçbirini durup da özgür iradelerimizle istemiyoruz. Dediğim gibi hep bir ödül mekanizması var. 

https://youtu.be/0G383538qzQ


  Bazı insanlar bu tür varoluşsal sorunlara tanrı aracılığıyla harikulade bir cevap bulmuşlar. Ancak bu cevap (bana göre) hiç tatmin edici bir cevap değil. Bir nevi şuna benziyor: Bir tablo, müzeden çalınmış. İnsanlar çalındığını anlamasın diye müzeyi yönetenler de yarım saat içerisinde tabloya benzeyen bir resim çizdirmişler. Ancak bu resmin replika olduğu çok belli (Tabii yine bana göre). Yani insanlar tanrı fikri ile sadece günü kurtarıyorlar. Beyinlerimizin bir nevi bizi kontrol altında tutmasına yarayan bir yöntem. Beynimiz bize diyor ki: "Sen neden var olduğunla alakalı düşünme. Sen bir şeyleri sorgulama. İşine bak, sen hayatta kal ben sana ödül mamanı veririm" diyor. 


  Bilmiyorum... Hayat çok anlamsız... Yaşamak isteyip istemediğimi bile bilmiyorum; çünkü aptal genlerin, hormonların ve beynimin esiriyim. Buna karar veremiyorum.


  Şu an üzgün hissediyorum. Aslında bu durumdan kurtulmam için bir çıkış yolu var gibi. Beynin uyguladığı davranış-ödül sistemini bir kenara koyup: "Senin anlamsız hayatını yaşamaya devam etmeyeceğim" diyebilmek. Ancak gelin görün ki hala beynimin esiriyim. Bunu yapacak cesaret bulursam kendimde...

 Esenlikler

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ufak bir durum güncellemesi

13.03.2024 Genel durum değerlendirmesi ve güncelleme

Ütopya