Sanatçının özel hayatı eserini incelemekte önemli midir? Filozofun anlattığı ile yaptığı çelişirse ne olur?
Esenlikler diliyorum herkese, bugünkü konumuz "Bir filozofun ya da sanatçının davranışları onun eserlerini değerlendirirken ne ölçüde önem arz etmelidir?" sorusu etrafında olacak. Direkt konuya giriyorum.
Dostlar öncelikle sorumu daha iyi anlayabilmek adına bir örnekle neyden bahsedeceğimize değineyim. Diyelim ki Einstein, Platon, Christopher Nolan ve Mozart birer katil ve tecavüzcü. Bu durumda bir Nolan filmi seyrederken, bir Mozart bestesi dinlerken, Platon'un eserlerini okurken ya da Einstein'in teorilerini kullanırken bu kişilerin kim olduğu ne derecede önemli olmalıdır?
Evet örneklerimle ne demek istediğimi daha açık bir şekilde anladığımıza göre birkaç olası cevap üzerine düşünelim. İlk olarak ele alacağımız cevabımız "Evet; bu kişiler özel hayatında genel ahlaka aykırı davranışlar sergilemiştir, bu yüzden de bu kişilerin ortaya koyduğu şeyleri değerlendirirken bunu da göz önünde bulundurmak elzemdir." olsun. Öncelikle düşünelim, bu cevabın temel argümanları neler olabilir? Fikrimce şunlar olabilir: Bir insan bir eser ortaya koyarken olduğu kişiden bağımsız bir şekilde bunu yapamaz. Bu yüzden kişinin kim olduğu eserin sonucunu etkileyeceğinden bu kişilerin suçları da eserlerine yansımıştır. Bu yüzden de bu kişilerin suçlarını, eserleri incelerken göz önünde bulundurmalıyız. - Uzunca düşündüm ancak başka bir argüman üretemedim (muhtemelen bu fikre nispeten uzak hissettiğimdendir) -
Bir başka cevap şu olabilir: Bir eseri incelerken o eseri yapan kişinin kim olduğu ne önemlidir ne önemli değildir, isteğe bağlı olarak ek bilgi olarak kişinin özel hayatı eseri incelerken değerlendirilebilir.
Son olarak ise bir eseri değerlendirirken eseri ortaya koyan kişinin özel hayatı hiçbir önem arz etmez cevabıdır. Bu cevap için argümanlarımızı düşünecek olursak şunları söyleyebilirim: (Sanat bağlamında) Bir kişi bir eseri incelerken o eser her inceleyen kişiye farklı bir şey anlatacaktır. Herkeste farklı bir izlenim bırakatığından eserin nihai bir anlatısı bulunmamaktadır. Bu yüzden de sanatçının özel hayatı, eseri incelerken o kadar da elzem değildir.
Şimdi öncelikle benim de savunduğum cevabı ve neden mantıklı olduğuna dair birkaç şey söylemek istiyorum. Bana göre en makul olan cevap esere göre inceleyip incelememek gerektiğidir. Mesela Mozart işlediği suçların kendisinde hissettirdiği duygulardan yola çıkarak bir eser bestelemiş olabilir. Bu durumda Mozart'ın eserlerini incelerken özel hayatını göz önünde bulundurarak eserleri incelemek ekstra bakış açıları katabilir. Şimdi düşününce bunun tüm sanatsal eserlerde yapılması gerektiği kanaatine vardım. Kişinin özel hayatının göz önünde bulundurularak eserleri incelemek elzemdir. Yeni bakış açılarına sahip olabiliriz. Ancak her durum için de geçerli değildir. Bir sanatçı yaşadığı şeyleri ne ölçüde eserine yansıtır ki? Mesela ben... Yazılarımdan ne ölçüde anlayabilirsiniz kendime dahi anlatamadığım suçlarımı? Bu yüzden çoğunlukla elzem olmakla birlikte bazı durumlarda sanatçının özel hayatını eseri incelerken göz önünde bulundurmasak da olur.
Şimdi bir diğer konudan bahsetmek istiyorum. Etik üzerine çalışmaları olan bir filozofu ele alalım. Mesela Kant. Diyelim ki Kant özel hayatında (gerçekle alakası yoktur) ahlaksız herifin teki. Ne değişir? Kant ahlaka dair çok önemli eserler ortaya koymuşken, yaşantısı bununla çelişse ne olur? Bu durumda Kant'ın eserlerini değerlendirirken normal bir eseri değerlendirirken olandan ne gibi bir farkla değerlendirmeliyiz? Özetle, anlattığı şeylerle çelişik bir hayata sahip olan birisinin anlattıklarını önemsemeli miyiz?
Evet bu kadar çok sorudan sonra artık cevaplara geçelim. Bence genel cevap: Evet. Bir insanın anlattığı şeyler ile yaşadığı hayat çelişkili olsa da anlattığı şeyleri önemsizmiş gibi düşünmemeliyiz. Örneğin ben şişman birisi olarak, "Kardiyo insan vücudu için sağlıklıdır." önermesini ortaya koysam bu benim önermemi yanlış yapmaz. Ancak işin mantık boyutundan çıkıp daha genel boyutta değerlendirince, yaşadığımız ile söylediğimiz şeylerin uyuşmasını bekleriz. Aksi takdirde çelişki yaratmış olurum ve bir insan normal olarak şunu söyleyebilir: Sen daha kendin dediğin şeyi yapmıyorsun, bir de bize laf anlatıyorsun. Doğu felsefesindeki bazı figürleri inceleyelim. Mesela Buda. Buda kendi yaşantısından yola çıkarak öğretilerini oluşturdu ve insanlarla paylaştı. Bu durum tutarlılık içerdiğinden halka olan etkisi daha büyük olacaktır. Özetle benim inandığım şey şudur: Evet bir filozof yaşantısından daha farklı şeyler anlatabilir ama yaşantısı ile tutarlı şeyler anlatmak daha etik bir davranıştır. Neyse yazımı bitirmek istiyorum. Artık daha fazla yazmak gelmiyor içimden. Sizlere esenlikler diliyorum, gününüz güzel geçsin.
Yorumlar
Yorum Gönder