Kayıtlar

Toplum Üzerine Gözlemlerim

 Gözlem yapmayı seven birisiyim, bazen sadece durup bir şeyleri gözlemlerim. Örneğin; bir sokakta yürürken içimden bir ses "kenara geç ve gözlemle" der. Bunun haricinde okul, avm, vs. gibi ortamlarda bulunduğumda insanların davranışlarını gözlemlerim.  Bu gözlemler sonucunda kafamda toplumun resmi oluşmaya başladı. Söyleyeceğim ilk şey Aziz Nesin'in haklı olduğudur. Toplumda "Aptal" diyebileceğimiz insanlar azımsanmayacak kadar çok. Lakin ben bu insanlara "Aptal" demektense "Alt insan" demeyi tercih ediyorum. Gözlemlerim sonucu bu alt insanlar henüz modern olamamış, hala ilkel atalarımız gibi yaşıyorlar. İlkel atalarımızdan tek farkları günümüz dünyasında yetişmiş olmaları. Bu insanların içgüdüleri daha baskındır. Mantıklı düşünmezler, içgüdüsel davranırlar. Yerleşik modern hayatın getirdiği ceza kanunları genelde bu insanlar için yazılmıştır (istisnalar olabilir). Alt insanlar yüzeysel yaşarlar. Ebeveyn olacak kadar birikime sahip olmayan in

Başrol Sendromu Üzerine

 Selam! Toplumu gözlemlediğimde ulaştığım sonuçlardan birisi de anlatacağım bu sendrom. Zaman zaman ben de bu durumu yaşıyorum gibi hissediyorum. Ancak modern/üst insan olabilmem için bunu aşmam gerektiğini biliyorum. Sizlere bu olayı tanımlayayım. Bazı insanlar kendilerine o kadar çok değer yüklüyorlar ki resmen tüm hayatın başrolünde kendileri varmış gibi davranırlar.  Bu düşünce modern insanlara saçma gelecektir. Ancak bir alt insanın bakış açısından bakacak olursak olayı daha rahat kavrayabiliriz. Şu şekilde açıklayayım: alt insan doğduğu andan beri kendi hayatını deneyimler ve empati yeteneğini geliştiremezse diğer insanları sadece birer figüran olarak görür. Bu duruma başrol sendromu diyorum.    Bir de bu insanların "herkes kendisini izliyor", "herkes kendisi hakkında konuşuyor" varyantı da vardır. Tıpkı Truman Show filmindeki gibi. Zaman zaman "Etrafımdaki insanlar acaba benim hakkımda mı konuşuyor?" diye kendime soruyorum. Ayrıca "Acaba bu ins

Dinler ve Dinin Gerekliliği Üzerine

Not: Bu yazıda hayatın amacına da değindim, yazıyı okumadan önce 2 kere düşünün.    Evet dostlar, bugün dinler hakkında konuşmak istemiyorum. Dinlerin ortaya çıkması kaçınılmazdı. Çünkü insanın ruh sağlığını koruması gerekiyordu. "Ne alakası var?" derseniz şöyle açıklayayım: bizim ilkel atalarımız karşılaştıkları ekstrem olayları açıklama ihtiyacı duymuştur. Örneğin: bir yanardağ patlamasına şahit olmuştur ve bu olayın neyden kaynaklandığını merak etmiştir. O dönemlerde bilim yeterince gelişmediği için de bu olayı "Tanrılar bize kızıyor bu yüzden bu olayı yaşıyoruz." tarzında bir açıklamada bulunmuşlardır.  Bahsettiğim ekstrem olaylardan bir tanesi de yaşamak. İnsan kendi varlığının farkına varınca "Ben neden yaşıyorum?" sorusunu sorar. Eğer insanlar bir hiç uğruna yaşadıklarını gerçek olarak kabul etselerdi bugün Dünya nüfusu daha az olurdu. Çünkü bu düşünce basit insanlarda intihara yol açardı. Tanrı'lara inanmak ve bu dünyaya bir amaç uğruna geldiği

Hayatın Amacı ve Nihilizm

Başlamadan önce not: bu yazıyı okumak sizi boşluğa sürükleyebilir, emin olun ondan sonra okuyun.   Selamlar dostlar bugün insanların soru sormaya başladığından beri sorulan bir soru üzerine konuşmak istiyorum. Hayatın amacı nedir? Bu sorunun cebanını henüz kesin bir şekilde bulabilmiş değiliz. Ben şahsi fikrimi paylaşacağım. Şahsi fikrim şu şekilde: hayatın herhangi bir amacı yok. Etrafımı gözlemliyorum ve bu sonuca ulaşıyorum. Bazı insanlar hayatlarının bir amacının olmadığını öğrendiği zaman bunu sindiremez ve intiharı düşünmeye başlar. Özellikle dindar birisinin ateistik düşünmeye başlaması buna güzel bir örnektir.  Dinden çıktığım zamanlarda hayat amacımın tanrıya tapmamak olduğunu fark ettim ve hayatın amacı nedir diye sordum. Bu sorunun genel cevabı yoktur. Yani hayatın bir amacı yoktur(bana göre). Insanlar kendi hayat amaçlarını kendisi bulmalıdır. Bunu başaramayan kimseler ise kendi hayatlarının bir amacı yoksa yaşamalarının da amacının olmadığını düşünür. Bu düşünce intihara k

Toplum üzerine

  Merhaba, bugün toplum hakkındaki düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım. Ben toplumu seviyor muyum? Cevap hayır. Şimdiye kadar sadece Türk toplumunu deneyimledim, ve cevabım hayır. Toplumu sevmeme nedenim aptal insanlarla dolu olması. Kimse düşünmüyor, kimse sorgulamıyor... İnsanlar resmen modern hayvanlar gibi yaşayıp ölüyor. Benim için insanlar ikiye ayrılır: 1- İçgüdülerini aşmış ve insan olmayı başarmış bireyler, 2- içgüdüleriyle yaşamaya devam eden hayvanlar. Gözlemlediğim kadarıyla insanlık genel anlamda içgüdüleriyle yaşıyor, kimse içgüdülerinin kendilerini yönlendirdiğinin farkında değil. Bu noktada karşımıza şöyle bir soru çıkıyor: İçgüdülerimizle yaşamak kötü bir şey mi? Cevabı bilmiyorum dostlar, çünkü halihazırda ben de tam anlamıyla içgüdülerimi yenebilmiş değilim.  İçgüdülerimiz olmasaydı ve tam anlamıyla modernize olmuş bir tür olsaydık ne olurdu? Hayatta kalıp üremek dışında temel amaçlarımız olsaydı? Gözlemlediğim genel kesimin davranışları şu şekilde; popüler olmak içi

Inferui (Mutsuzluktan zevk almak)

  Inferui benim uydurduğum bir kelime, Latince "mutsuzluk" ve "zevk almak" kelimelerinin birleşimi sonucunda ortaya çıktı. Bugün bu konu üzerine yazacağım dostlar, ben bu kavramı kendi kendime keşfettim. En azından ben böyle bir durumun içerisindeyim. Bildiğiniz üzere mazoşizm acıdan zevk almaktır, ben ise mutsuzluktan zevk alıyorum. Mutsuzluktan nasıl bir zevk aldığımı sorabilirsiniz, şöyle cevaplamaya başlayayım hemen: öyle bir mutsuzluk içinde olayım ki; yalnız olayım, hava kapalı olsun, yağışlı bir hava da olabilir, slow ve hoş şarkılar eşliğinde sakince yürüyeyim, kalabalık olmasın, sadece mutsuzluğum ve yalnızlığımla baş başa kalayım. Belki sizler de bazen bu tarz bir durumda bulunmaktan hoşlanıyor olabilirsiniz, ancak benim için en güzel şekli bu. Yani şunu demiyorum, illaki bu şartların olmasına gerek yok. Sadece güzel bir şarkının olması ve güneşin olmaması benim için yeterli bir durum.  Mutsuzluktan zevk almaktan kastım istenilen mutsuzluktan zevk almak. Y

Giriş

  Merhaba, adım Can. 17 yaşında bir lise öğrencisiyim. Düşünmeyi seviyorum ve bu düşüncelerimi bazı insanlarla paylaşmak istiyorum, bu yüzden buradayım. Düşüncelerimi paylaşmak istememin sebebi şu: Bazen kendi düşüncelerimi gözden geçirdiğim zaman kendi düşüncelerimin toplumsal normlara ters olduğunu fark ediyorum. Düşüncelerime baktığım zaman benim kişiliğimin bu topluma ait olmadığını görüyorum. Bu blogu açmaktaki asıl amacım düşüncelerim hakkında sizlerin yorumlarını okumak.   Şu anda doğaçlama yapmak istiyorum. Aklımdan geçenleri yazacağım. Ben liseyi bitirince 2022 YKS sınavına gireceğim. Akranlarım deliler gibi ders çalışıyorlar, peki ama neden? İyi bir üniversitede eğitim görmek için çalışıyorlar. İyi bir üniversiteye gitmek istemelerinin sebebi ise daha rahat iş bulabilmek. İstisnalar olabilir ama benim çevremdeki insanlar bu şekilde. Peki işe girdikten sonra ne olacak? O zaman her şey hallolacak mı? Bana göre tüm bu zırvalık yüzünden ders çalışmak aptalca, kaldı ki ders çalışı