Kayıtlar

Hissettiklerim v3

  https://www.youtube.com/watch?v=w5mTAhIXCqw&ab_channel=AprilRain-Topic  Müziğin önemi yazımı okuduysanız bundan sonra yazacağım tüm yazılarımı belirttiğim şarkıları dinleyerek okumanızı tavsiye ediyorum. Çünkü bu sayede hangi ruh haliyle yazdığımı anlarsınız.  Sürekli aynı gereksiz şeyleri yaşayıp duruyorum. Ailemin yaşadığı hayat, yaşam biçimleri, hayata bakış açıları... Çok farklı insanlarız. Ve bu durumda onları sevemiyorum. Sevmek için elbette aynı fikirlerin olmasına gerek yok. Ancak ortada benim fikirlerime karşı aşağılayıcı bir tutum var. Ve ben fikirlerimi öz eleştiriyle çok defa sorguladım. Yetmedi objektif düşünebildiğine inandığım arkadaşlarımla konuştum. Elbette benim fikirlerimin bir kısmına katılmadılar ama en azından beni aşağılayarak "Sen ne bileceksin? Yaşına bak!" tarzı cümleler kurmadılar. Kaldı ki ailemin fikirlerine objektif olarak baktığım zaman o kadar muhafazakâr ve eskimiş fikirlere sahipler ki...   Benim "Aile bireylerimle geçinebilir miyi

Müziğin önemi

!!!EĞER BU YAZIYI OKUYACAKSANIZ LİNKLERDEKİ ŞARKILARI AÇIP OKUMANIZ ÖNEMLE RİCA OLUNUR!!! https://www.youtube.com/watch?v=QBK6xymmKHM&ab_channel=CoreyTaylor  Bu yüzyılda yaşadığım için kendimi şanslı hissediyorum. Biliyorum gelecekte insanlık olarak çok daha gelişmiş bir teknolojiye sahip olacağız. Çok değil, bundan 100 yıl geriye gittiğimiz zaman bile insanların şimdiye oranla çok nadir şarkı dinlediklerini göreceksiniz. Sadece canlı müzik... Şimdi ise dinlemek istediğimiz şarkının adını yazmamız yeterli. Hatta bir platform üzerinde yeteri kadar şarkı dinledikten sonra adını aratmanıza bile gerek kalmıyor. Sizin müzik zevkinize göre yeni şarkıları sizlere sunuyor.  Şu anda tam hatırlamadığım bir yerde şöyle bir şey okumuştum: düz mantıkla; insanlardan üzgün olduklarında eğlenceli, hareketli şarkılar dinlemesini bekleriz. Ancak insanlar bunun aksine üzgün olduklarında hüzünlü, karamsar şarkıları dinlemek ister. Bunun sebebini biraz düşünürseniz anlayabilirsiniz. Hemen açıklayayım:

Farkındalık...

  https://www.youtube.com/watch?v=o5hrbJfzj-E  Uzun zamandır yazmıyordum. Çünkü bu aralar kendi problemlerime gömülmüş durumdayım. Aslında gömülmüş yanlış bir ifade, sadece kafamı bu düşünceler oyalıyor. Bu yüzden de detaylı düşünmem gereken konular aklımdan bile geçmiyor. Kafamı kurcalayan bu düşüncelerden arındığım zaman tekrardan kendi düşüncelerimi yazacağım. Lakin şu sıralar yazarsam sadece hislerimi yazarım. Aslında düşündüğüm zaman sadece düşüncelerimi değil, hislerimi yazmam da benim için önemli. Çünkü gelecekte bu yazdıklarımı okuduğum zaman geçmişteki benin düşüncelerini hislerinden bağımsız değerlendirmek pek sağlıklı olmaz.   Bugün şu anda içinde bulunduğum hayatı ve istediğim hayatı iyice sorguladım. Daha ziyade istediğim hayatı yaşayan insanları gördüm. Benimse bu hayatı elde etmem için elimden beklemek dışında bir şey gelmiyor. Bekleyişimi çok fazla dillendirmek istiyorum nedense, sanki ne kadar çok "Bekleyişimin sonunda istediğimi elde edeceğim." dersem bu bek

Hislerim v2

 Özlem... Şu anda hiçbir şeyden emin değilim. Ne duygularından, ne düşüncelerinden... Sadece bu zamana, bu hayata ve beni yapmaya çalıştıkları kişilğe ait olmadığımdan eminim. Ve tüm bunların en kötü yanı da elimden hiçbir şeyin gelmemesi, beklemek dışında... Uzun zamandır kendim olabilmek için bekliyorum. Olmak istediğim "Ben"i fark ettiğimden beri bu bekleyiş sürüyor. Yaklaştığımı hissedebiliyorum. Az kaldı başarmama ancak özellikle son dönemlerde beni iyice zorlamaya başladı bu durum. Zorluklar artmaya başladı, bu zorluklardan kurtulmamın kesin çözümü zamanın geçmesi ve istediğim ben olmam. Diğer ve kesin olmayan çözüm ise zorlukların sebebi olan kişiyle iletişim kurup, konuşarak çözmeye çalışmak. Ancak sorunun büyük bir kısmı zaten iletişim kuramıyor olmamız. Olmuyor... Ona erişemiyorum... Bunların yanında her an devam eden, sürekli acıtan bir durum daha var. Ve bekledikçe acısı dinmiyor. Bu yüzden bu bekleyiş yerini sancılı bir bekleyişe bıraktı. Kendimi kurtarmam lazım.

Öylesine

https://www.youtube.com/watch?v=m3MZOGqe18Y&ab_channel=tbros2000  Bekliyorum... Bir daha asla olmayacak şeyleri bekliyorum...Tüm bu olan bitenler karşısında tek bir ifadeye sahibim: "Vay be! :)". Bir anlığına da olsa düşlediğim, hedeflediğim, istediğim her şeye sahip olduğumu sanmıştım. Aslında bakılırsa kısa bir süreliğine de olsa sanırım bunu başardım. Ama bazen düşünüyorum da bu o kadar da iyi bir şey değil gibi. Karanlıkta ormandaki tüm tehlikelere karşı tek başıma yürüyordum, taa ki cebimdeki kibriti bulana kadar. Ormanın karanlığında hep bir ışık bulmak istedim, hep yalnızlığımı unutturacak bir ışık olsun istedim. Bulduğum kibrit, sanki sonsuza kadar yanacak bir ışık bulmuşum gibi mutluluk hissettirdi. Kibriti bulur bulmaz yaktım ve ardından... Püf... Kısa süreliğine de olsa o kibrit etrafımı aydınlattı, benim yalnız olmadığımı hatırlattı. Ama... Ama o kibrit bir çırpıda yanıverdi, bir anlığına da olsa yalnızlığımı bana unutturdu, etrafımdaki güzel şeyleri görme fır

Kendimle sohbet...

https://www.youtube.com/watch?v=fGeSPA9tL24&ab_channel=ironicl3   Bu düşüncelerime ortak olmak için gel sadece, beni anlaman önemli değil, beni yargılaman umrumda değil. Sadece merak ediyorsan oku sonra kendi hayatına dön.  Bazı insanlar sonsuza kadar yalnız kalır. O insanların yalnızlıktan kurtulmasının bir çözümünü henüz bulamadım. Muhtemelen ben de onlardan biriyim. Genel olarak kendi kafamda insanları tanıyamıyorum. Çünkü yok denecek kadar azlar, ya da ben fazla insan tanımak istemiyorum. Aslında ikisi de doğru. Ben fazla insan tanımak istemiyorum çünkü tanıdığım insanlarla uyuşma olasılığım bir hayli düşük. Ben bu zamana kadar kendimi hep yalnız hissettim. Bazı zamanlarda sadece birkaç arkadaş... Onun haricinde sevilmenin nasıl bir duygu olduğunu bilmiyorum. Hem aile tarafında böyle hem sosyal hayatımda böyle. Bunu okuyan arkadaşlarım varsa alınmasınlar. :) Bu tamamen benimle alakalı bir şey, sanırım ben böyleyim. Sonsuza kadar yalnız kalmaya mahkum edilmiş insanlardan biriyim

Hislerim

  Bir ağaç gibi hissediyorum, artık kuşların konmadığı bir ağaç... Yaprakları bile ondan nefretle ayrılıyor... Ama hareket edemiyor bu ağaç. Bir adım atabilse Güneş'e ulaşacak, yeniden kuşlar konacak dallarına, yaprakları vazgeçmeyecek ondan. Oysa ki bu ağacın dallarımdan ayrılan kuşlar öyle güzel öyle narin ki, Güneş ve Ay birbirleriyle yarışıyorlar ondan mahrum kalmamak için. Bazen ise sahildeki bir kum tanesi gibi hissediyorum. Sıradan, değersiz, varlığı ve yokluğu arasında hiçbir fark olmayan bir kum tanesi gibi... İnsanlar basıyor o kum tanesinin üzerine. O kum tanesini kullanıyorlar, bir oyuncak gibi kullanıp bir şeyler inşa ediyorlar. Daha sonra arkalarında bırakıyorlar o kum tanesini, o kum tanesi yine yalnız kalıyor. Çocuklar seviyor o kum tanesini, kendilerine oyuncak olduğu için. İnsanlar seviyor o kum tanesini, kendilerini rahatlattığı için. Ama gece olup yakamoz ile kavuştuğunda kimse hatırlamıyor o kum tanesini. Kullandıkları kum tanesini hırçın dalgalar boğmaya çalış