Kayıtlar

İnsanlık ve Savaşlar

  https://www.youtube.com/watch?v=an3AkQL62F8&list=RDGMEM6CZm14o9sc-Q22TIneLI8gVMan3AkQL62F8&start_radio=1   İnsanlar çok garip değil mi? Evrimimiz... Bizler sürekli ve bitmek bilmeyen şekilde bizi mutlu edecek şeyler yapmak için evrimleştik. Çünkü bu sayede başarılı bireyler popülasyona kazandırılmış oluyor. Bu bireyler ise dişiler tarafından daha çok seçiliyor ve haliyle bu özellik türümüzde yaygınlaşıyor. (bilimsel kesinlik yok, sadece bana bu mantıklı geldi) Beynimiz yeni bir başarım kazandığımızda bize dopamin vs. verir. Bu başarıma zamanla alışırız ve bu başarımdan kaynaklı salgıladığımız dopamin zamanla azalır. Buna en güzel örneklerden birisi şu: Yeni bir telefon aldığınızı düşünün. İlk günlerde bu sizi mutlu yapar. Ancak 1 ay sonra artık o telefon normalleşmiştir ve daha güzelini satın almak istemeye başlarsınız. Bu özelliğimiz kalıtılmıştır çünkü bireyler bu özellik sayesinde üreyebilmiştir.   İnsanların iki temel ihtiyacı vardır. Birisi hayatta kalmak, diğeri üremek.

İntihar ve hislerim

https://youtu.be/HlD3lWexO9E   (şarkıyı dinleyerek okumanızı istiyorum) Gecenin sonlarındayım. Yakın zamanda Güneş doğacak. Değişen bir şey yok aslında. Ama yazmak istedim tekrara düşsem de... Aklıma şu geldi: Ben neden başka birisine bu kadar çok ihtiyaç duyuyorum? Aslında cevap temelde basit: Hayatta kalmak.    İntiharı düşündüm, bana biraz mantıksız gelse de çok önemi de yok mantıklı olup olmamasının. İnançsız olunca gerçekten hiçbir sebebiniz kalmıyor yaşamak için. Ölümden sonrası için en muhtemel senaryom şu: Doğmadan önce nasıl bir hiçsek, öldükten sorna da hiç olacağız. Ha şimdi hiç olmuşum ha kırk sene sonra, ne fark eder ki? Fikirlerimin değişebileceği ihtimali için bekliyorum biraz. Çünkü şu anki hayatımdan zevk almıyorum, sıkılıyorum, mutsuzum, isteksizim, özgür değilim.    Bundan birkaç sene sonra bunların değişmiş olması muhtemel. Ama değişse bile ne fark edecek ki? Kırk sene fazla yaşasam ne yaşamasam ne? Hayat eğlenceli olursa yaşanılabilir aslında. Şu anda yaşamamak ist

Hislerim V?

https://www.youtube.com/watch?v=XaSVkb_XLt4    Merhaba, umarım bunu okuduğum zaman daha iyi hissediyorumdur. Şu an saat 05:00 ve Low - Lullaby dinliyorum. Son birkaç gündür depresifim. Bu depresifliğimin kaynağı sanırım beklentilerim. Mutluluğa dair beklentilerim çok basit şeyler. Ve bu basit şeylere sahip olan insanları sürekli görmeye başladım. Bu insanları görünce daha da depresifleşiyorum. Çünkü gördüğüm insanlar "mutlu". Bu yazı aslında biraz özel bir yazı olacak. O yüzden bunu okuma ihtimali olan diğer insanlardan isteğim şu: Lütfen beni hislerimden ve isteklerimden dolayı yargılamayın. O halde anlatmaya başlıyorum.   Sanırım daha önceki bir yazımda da belirtmiştim, ben tüm hayatım boyunca hep bir sevgi açlığı çektim. "Ailenin sevgisini de mi görmedin?" diye sorabilirsiniz. Evet ailem beni seviyor, ve bu sevgiyi görebiliyorum. Ama sevdikleri ben "ben" değilim. Onlar sadece çocukları olan beni seviyorlar. Olmak istediğim "ben"i sevmiyorlar.

Toplum sorunları ve benim tavrım

https://www.youtube.com/watch?v=uwkLZg6WDek&list=PLco_u-O9FeQ_cV5gc3VdUHoQYBI73MYkU       Bu playlisti dinleyerek yazdım.    Bir saat kadar önce şöyle bir yazı okudum: """"" Geçenlerde bir Ümit Özdağ röportajına denk geldim, kendisi birtakım istatistikler paylaştı: Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Göç idaresi çoktan 900.000 kadar Suriyeliye (kanuna aykırı olarak) vatandaşlık vermiş, TR de toplam 8 Milyona yakın kayıtlı ve kayıtsız sığınmacı/işgalci varmış ve bu TR'yi (yalnızca resmi rakamlar sayılsa bile) dünyanın en büyük mülteci ev sahibi yapıyormuş. Nüfusun yaklaşık %10'u kadar bir kesim mülteci statüsünde ya da kaçak olarak ülkede yaşıyor demek bu. Türkiye Cumhuriyeti bütçesinden bu insanlar için 2011'den beri toplam 90.8 Milyar Dolar para harcanmış, normal vatandaşların tabi olduğu birtakım sağlık masrafları, kanuni kapitülasyonlar tanınarak mültecilerden alınmıyormuş (tüp bebek masrafları vs.), vergi levhasız dükkan açıyor s

Eğitim üzerine

 Esenlikler, direkt konuya gireceğim. Malumunuz ilk dönemin son haftasına girmekle beraber sınıflarda film izleme geleneği devam ediyor. Ve biz bugün bir film izliyoruz (ben filmi izlememeyi tercih ettim). Kafamı kaldırıp filme bir göz atmak istedim. Bu esnada şöyle bir sahne gördüm: Öğretmen öğrencisini zorlayarak onu eğitmeye çalışıyordu, öğrenci ise "İstemiyorum!" diyordu. Ve filmin sonunda bu öğrenci gerçekten başarılı oluyor. Ancak öğrenmek istemediği sahnede öğretmen onu zorlamasaydı bu başarıyı elde edemeyecekti. Bir yandan da o sahnede istemiyordu eğitim görmek.  Peki bu durumda karşımıza "Sonuç başarılı olsa bile bir bireyi kendi rızası haricinde eğitime zorlamak etik midir?" sorusu çıkmaz mı? Bu soruya benim iki cevabım var. Bu cevaplardan birincisi şöyle: Toplumun faydasını gözeteceksek bireyin isteklerinin bir anlamı yoktur. Bu birey her ne kadar bu eğitimi almak istemese de, eğitimi neticesinde başarılı bir birey olacak. Bu durumda topluma daha yararlı

Rastgele

https://www.youtube.com/watch?v=Sw9b4jQZXcU https://www.youtube.com/watch?v=8bLPaVtFB2E  Yine ben, esenlikler! Aslında birkaç saat önce "gerçek üzerine" başlıklı bir yazı yazmak istiyordum ancak bu durum açtığım şarkı ile değişti. Şu anda anlam arayışı üzerine konuşmak istiyorum. Bundan iki sene önceki ben ile şimdiki ben arasındaki fark hem çok büyük hem de yok denecek kadar az. Bu nasıl mı oluyor? O halde başlayalım.  Hikayeyi iyi anlamanız için ortaokuldan başlatacağım. Ben 7. sınıf civarlarında arkadaşım Sedat sayesinde rap müzik dinlemeye başladım. Ancak dinlediğim müzikler bugünkü gibi t-rap tarzında değil sağlam "oldschool" parçalardı. Her neyse bu şekilde devam ettim dinlemeye. Sonra ben 9. sınıfa başladıktan sonra t-rap kültürü yaygınlaşmaya başladı; anlamsız sözler, çöp beatler vs.   Ben de bu yüzden rapten soğumaya başladım. Bu soğuma döneminde Rusça rap ile iyice haşır neşir olmaya başladım. Linkteki tarzda şarkıları tüm gün dinler oldum. Ve bir yandan d

Gördüğüm bir tweet üzerine

Öncelikle bu tweet hakkında konuşacağım:https://twitter.com/ilaydasimaygul/status/1480586934909079555?t=p0d1I-dQVmu32xEspmthlQ&s=19  [12.01 07:45] Can: bugünkü başlığım bu [12.01 07:45] Can: buradaki miralem kişisinin davranışını inceleyeceğim [12.01 07:46] Can: acaba bir insan neden bu şekilde davranma gereksinimi duyar ya da ister? [12.01 07:47] Can: aklıma gelen ilk seçenek: kişinin kıskanç olması [12.01 07:48] Can: ancak bir kişi bu noktaya nasıl ulaşabilir ki? nasıl bu kadar kıskançlık duyabilir [12.01 07:48] Tuna: Beynindeki frontal korteksinde bazı iletilerin doğru olmaması olabilir [12.01 07:49] Can: bunda kişinin büyüdüğü ailenin çok büyük bir etkisi olurdu diye düşündüm. [12.01 07:50] Can: sevgili tuna, güzel bir noktaya değindin. olaya hiç bu açıdan bakmamıştım. tabii ikinci sebep de bu olabilir. [12.01 07:50] Can: ancak şimdi bireyin ailesinden dolayı bu şekilde olduğunu düşünerek devam edeceğim [12.01 07:52] Can: büyürken çok fazla etken bir araya gelerek bizim karakte